Bizim Sınıf 2024-2025

1-E




İçeriğe git

Ana menü:

 
 
 
 





www.toy.freetzi.com
 
 
 
 
 
 


80'li Yıllarda Öğrenciydik...
80'li yıllarda biz öğrenciydik ve nasıldık bir bakın:
Saçlara jöle, tırnaklara oje, sürülemez, spor ayakkabıyla okula girilemezdi.
Erkekler kravat, kızlar fiyonk takmadan, yaka ve tırnak kontrolü yapılmadan derse girilemezdi.
Sabahları bahçede sıra olunur, pazartesi sabah Cuma öğleden sonra müdür konuşma yapar, özel günlerden biriyse saygı duruşu yapılır ve gerçekten saygıyla durulur, İstiklal Marşı okunurken dik durulur, konuşulmaz, saygı duyulurdu.
Öğretmenlerle dalga geçilemez, veli toplantıları aileye korkarak bildirilir, okulda "konuştuğun" (sevgilin) varsa sadece bahçede yan yana yürünürdü.
Forma ile okula gidilir, eve gelene kadar forma çıkarılmazdı. Gömlekler pantolonların - eteklerin, içine sokulur, okul renkleri dışında bir renk giymek yürek isterdi.
Küpe, kolye, yüzük, bilezik hafta sonları takılır, saçlar erkeklerde tıraşsız, kızlarda 3 boğum örgüsüz ise disipline gidilirdi.
Cep telefonu yoktu, internet de yoktu ama yine de öğrenciler birbirleri ile haberleşirdi.
Biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken utanılır, aruz ölçüsü ezberlerken delirilir, milli güvenlik hocaları askeri disipline sokmaya çalışırdı.
Okul kitapları üzerinde sevilen sanatçı resimlerini olduğu klasörlerde taşınır, ders yılı başında mutlaka kap kâğıdıyla kaplanır, etiketler yapıştırılır, etikete adı-soyadı- sınıfı- hangi dersin kitabı olduğu yazılır, o derse ait defterler de kolaylık olsun diye aynı desen kap kâğıdıyla kaplanır, ders sırasında yanında kitabı olmayan azarlanırdı.
Sınıflar kalabalık olsa da çıt çıkmadan ders dinlenir, boş derslerde sınıftan çıkılmaz, ders saatlerinde okul sınırlarını ihlal etmek isteyenlere acınmazdı.
Ödevler mutlaka yapılır, dönem ödevleri için kütüphaneler, meydanloueres, ana ya da temel britanikalar taranır, ödevler elle ve mutlaka dolmakalemle yazılırdı.
Yat denince yatılır, sabah okula servis yerine otobüsle gidilir, bazen çanta yoklaması yapılır, okula yasak bir şey getirilemezdi.-okulun herhangi bir yerinde sakız çiğnenemez, derslerde bir şey yenemez, su içmeye gitmek için izin istenirdi.
Birine uyuz olduysak öğretmene şikâyet eder, asla kendimiz sopayla, bıçakla girişmez, çeteleşmez, okul dışında bile kavga etmezdik. Bilirdik ki kavga edersek evde ya da okulda bi posta daha dayak var.
Kızlarla erkekler birbirine mesafeli durur, el şakası yapmaz, küfürlü konuşmaz, efendilik bozulmazdı.
Yerli malı haftası sınıf pikniğine döner, her tür yiyecek bulunur ve biz bu yemekleri paylaşırdık.
Kitap okurduk örneğin, ödev bile olsa okurduk. Değiştirip kitapları öyle okur, kütüphaneden kimlik çıkartır kütüphanede okurduk.
Biz öğrenci gibi öğrenciydik. Saygılıydık, tertipliydik, edepliydik...
Biz çok güzel öğrencilerdik. Çok zor da olsa o dönemlerde hayat, şimdikiler gibi kayıp kuşak değildik. Hayatın bir anlamı vardı ve biz bunu bilmesek bile hissederdik...





ÖĞRET ONA Kİ!

Öğrenmesi gerekli, biliyorsun; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını. Fakat şunu da öğret ona, her alçağa karşılık bir kahraman, her bencil politikacıya karşılık, kendini ülkesine adamış bir lider vardır. Her düşmana karşılık bir dost olduğunu da öğret ona; Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen ona, kazanılan bir liranın, bulunan beş liradan daha değerli olduğunu öğret.Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duymayı. Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu.Eğer yapabilirsen, sessiz kahkahaların gizemini öğret ona;Bırak erken öğrensin zorbaların görünüşte galip olduklarını;Eğer yapabilirsen, ona kitapların mucizelerini öğret.Fakat ona sessiz zamanlar da tanı, gökyüzündeki kuşların, güneşin önündeki arıların ve yemyeşil amaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği;Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona.Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi;Nazik insanlara karşı nazik, kaba olanlara karşı da kaba olmasını öğret ona. Herkes birbirine takılmış bir yöne giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma.Tüm insanları dinlemesini öğret ona, fakat tüm dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret; Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona. Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini; Ona gücünü ve bilgisini en yüksek fiyatı verene satmasını, fakat hiçbir zaman kişilik ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret. Uğultulu bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik dikilip savaşmasını öğret; Ona nazik davran fakat onu kucaklama, çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır. Bırak sabırsız olacak kadar cesarete sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun; Ona her zaman kendisine karşı derin bir saygı taşımasını öğret, böylece insanlığa karşı da derin bir saygı taşıyacaktır; Bu büyük bir istektir, na kadarını yapabilirsin bir bak bakalım O ne kadar iyi, küçük bir insan, Oğlum.

* ABD eski başkanlarından Abraham Lincoln;ün oğlunun öğretmenine yazdığı mektuptan alınmıştır.





ANALAR BABALAR NELER YAPMALI?

1. çocuklarına uygun çalışma ortamı (aydınlık, sessiz vb.) ve araç-gereç sağlamalıdırlar. Çocuklar ödevlerinin büyük bir kısmını evde yapmaktadırlar. Çocuğun rahat çalışabilmesi için dikkatini dağıtacak uyaranların olmadığı bir odasının olması, ısının ve aydınlanmanın yeterli olması ve odasında çalışması için gerekli araç-gerecinin olması ödevlerini yapmasını kolaylaştıracaktır.

2. Özellikle ilköğretimin ilk yıllarında çocukların ev ödevlerini yapma zamanını planlamada güçlükler ortaya çıkabilmektedir. Küçük çocuklar genellikle oyuna veya tv. izlemeye daha fazla süre harcayarak ödev yapmayı aksatabilmektedirler. Bu nedenle ilk yıllarda anne babalar, ödevlerin yapılacağı zamanı birlikte planlamalı, çocuğun bu plana uymasını sağlamalıdırlar.

3. Çocuk yardım istediğinde ev ödevlerine yardımcı olmalıdırlar. Bu yardım, çocuğun ödevini yapmaya değil, onu yönlendirmeye yönelik olmalıdır. Çocuklar ödevlerini yaparken zorlandıklarında veya ödevlerle ilgili çeşitli soruları olduğunda en yakınlarında bulunan yetişkinin yardımına ihtiyaç duyabilmektedirler. Anne babaların çocuklarının tüm sorularını cevaplaması mümkün olmayabilir. Bu durumda anne babaların çocuklarının sorularına ilgisiz kalmamaları, başvuru kaynaklarını göstererek uygun rehberlikte bulunmaları gerekmektedir. Anne babaların çocuklarının yerine ödevlerini yapmaları ise çocukların çalışma alışkanlığı kazanmalarını ve sorumluluk duygusunu geliştirmelerini engelleyecektir.

4. Anne babalar, çocuklarının ev ödevlerini kontrol etmelidirler. Ödevlerin okulda sunulmadan önce evde anne babalar tarafından kontrol edilmesi, çocuklara yaptıkları hataları düzeltme ve eksiklerini tamamlama fırsatı verecektir. Ayrıca çocuğun ödevini bitirince takdir edilmesi öz güven ve öz disiplinini geliştirici bir pekiştireç olacaktır.

5. Anne babalar, çocukların ev ödevlerine olan yaklaşımlarını etkileyecek olumsuz tutumlar göstermemeye çalışmalıdırlar. Anne babaların çocuklarının ödevlerine karşı aşırı ilgili veya ilgisiz, baskıcı ve arkadaşlarıyla kıyaslayıcı tutumları,a çocuğun ödevlerden hoşlanmamasına ve ödevini yapamama kaygısı duymasına neden olabilir. Anne babaların çocuklarına ev ödevlerinde destek ve rehberlik veren tutumlar sergilemeleri gerekmektedir.

6. Ödev yaparken çocuğun dinlenmesini ve enerji toplamasını sağlamak amacıyla anne babalar çocuklarıyla birlikte gevşeme veya rahatlama egzersizleri yapmalıdırlar. Rahatlatıcı bir müzik dinlemek, bir şeyler yiyip içmek ya da vücudunu hareket ettirmek yararlı olacaktır. Çocuğun ödevini yaparken sıkılmasını önlemek için kısa süreli aralar vermesi de sağlanmalıdır.

7. Öğretmenler, anne babalar için çocukları ve onların öğrenimleriyle ilgili her türlü konuda rehber kişi durumundadır. Bu nedenle, anne babalar düzenli aralıklarla öğretmenle görüşerek, ev ödevleri hakkındaki tutum ve beklentilerini, çocuklarına ev ödevlerinde nasıl yardımcı olacaklarını da öğrenmelidirler.




1.SINIF ANNE BABASI OLMAK

Birinci sınıf anne babası olmak zor iştir. Sabır ve emek ister. Çocuklar önce eline kalem alırlar. Daha doğru düzgün tutamazlar bile. Sonra eline kalemi verir, düzgünce tutmayı gösteririz. Tabi sadece kalemi tutması yetmez defter üzerinde nasıl yazacağını gösteririz. İlk başta bunları bile zor yapar çocuklar. Tabi her çocuk bir olmaz; bazısı hemen eline alır karalamalar yapmaya başlar. Hemen aferin benim kızıma,oğluma deriz. Bazı ise defalarca uyarmamıza, göstermemize rağmen kalemi düzgün tutturması günler bile alabilir. Çocuğun gelişimiyle ilgili tabi ki bunlar. Bazı çocukların el kasları henüz pek güçsüzdür, zorlanırlar baya..Anne, babalar bu durumda çok kızarlar çocuklara. "Kızım, oğlum kaç defa dedim sana kalem öyle tutulmaz" diye... daha sonra karalama yaptırmaya başlarız . Elleri iyice alışsın kaleme deftere diye. Düzensiz çizgi çalışmalarıyla devam eder, sonra artık yavaş yavaş harflere benzer şekiller çizdirmeye başlarız, düzenli çizgi çalışmaları yani. Çocukların bazıları yine pek beceriklidirler hevesle yaparlar bunları ve de pek bir güzel. Anne babalar yine mutlu tabi. Yapamayanların anne babaları ise yine başta güzel güzel tekrar tekrar ellerinden tutarak yazdırırlar büyük bir sabır gösterirler. Sık sık öğretmenle görüşürler. Ya kendileri yardım istemek için gitmiştir ya da öğretmen çocuk okulda yapamıyor diye velisini çağırmıştır. Veli öğretmene, öğretmen de velisine dert yanar yapamıyor diye. Yani sık sık öğretmen -veli görüşmesi yapmaları gerekmektedir. Öğretmen neler yapılabileceğini daha iyi bilmektedir tabi. Veliyi yönlendirir. Nasıl çalıştırılması gerektiğini, eksiklerinin neler olduğunu söyler. Veli de evde çocuğuna bu konularda yardım eder. Velilerimiz çocukları okuma yazma öğrenirken her zaman yanında olmak, onlara yardımcı olmak isterler. Okula başlayan minikler ve velilerinin ilk karşılaştığı sorunlardır bunlar.

Birinci sınıfta tabi ki sadece bu sorunlarla karşılaşmıyor velilerimiz. Şimdiye kadar yazma boyutuna baktık; bir de okuma boyutu var. Verilen her ses önce hissettirilir, sesin söylenişi verilir. Sonra yazılışı gösterilir. Çocuk sesi hem yazabiliyor, hem de sesi okuyabiliyorsa tanımıştır sesi. Çocuklar sesleri birleştirmeyi kavradıklarında her şey çok kolay oluyor. Hemen olmuyor bunu kavramaları ilk verdiğimiz seslerde epey zorlanıyorlar, anlayamıyorlar. Velilerimiz burada çok telaşlanıyorlar. "Benim çocuğum sesleri okuyor, yazıyor ama birleştiremiyor. Ne yapmalıyım? " Önce çocuğa patlıyorlar "Kızım, oğlum kaç defa söyledim. Hala niye okuyamıyorsun? Daha şimdi söyledim ya bu ele diye... Bu örnekler uzayıp gider. Çocukta okumak ister tabi ki ama elinde değildir ki.Bu durumda onu azarlamak hiçbir işe yaramaz. Çocuğu okumaktan soğutur bazen bu sözler. Peki ne yapacak anne ve babalar. Sabırlı olup tekrar tekrar, ara ara okutmaya devam edecekler. Belki de ilk hafta olmayacak, başaramayacak, siz yine dert yanmaya devam edeceksiniz. Ama öğretmen diğer sesleri öğretmeye devam edecek. Her sesin öğretimine sınıf seviyesine göre belli bir zaman ayırdıktan sonra diğer bir sesi verecek. Siz daha çok telaşlanacaksınız büyük olasılıkla ama merak etmeyin çocuklar bir yandan yeni sesi öğrenirken, diğer yandan da eski öğrendiklerini yapılan çalışmalarla sürekli tekrar edecekler. Hem eski hem de yeni öğrenilenler tekrar edildikçe pekişecektir İşte yapılan bu tekrarlarda bir bakacaksınız ki çocuğunuz geçen gün okuyamadığı sözcükleri artık okuyor. Çünkü zamanla çocuklar bu birleştirme işinin mantığını kavrayacaklar. Sonra ise çok daha kolay olacaktır.

Çocuğunuz belki biraz geriden gelecek.Ama bu dönemde çokta önemli değil. Her çocuk aynı zaman da öğrenmez zaten. Hiç kimse de bunu beklemez. Bazı çocuklar 1-2 göstermede öğrenirken bazıları 10 kere de , bazıları ise diğerlerinden aylar sonra öğrenebilir. Bu normaldir. Her çocuk farklıdır ve her çocuğun öğrenmek için bir zamanı vardır. Siz ne kadar çabalarsanız çabalayın o zaman gelmemişse siz boşuna kendinizi yıpratırsınız. Özellikle anneler bu konuda daha sabırsızdırlar. Çocukları defalarca tekrara ve çalıştırmaya rağmen başarılı olamıyorsa annelerden şu cümleleri sık sık duyabilirsiniz."Çıldırmak üzereyim. Sinirden kaç saattir ağlıyorum. Bu çocukta bir sorun var galiba…vb" Aslında bilseler ki çocuk zamanı geldiğinde okuyup yazacak ; eminim ki kendilerini bu kadar yıpratmazlardı. Sene sonu geldiğinde bir sınıftaki öğrencilerin en fazla 2 veya 3´ü okumaya geçemez. Bunlarda da ya dil problemi vardır, ya evde anne baba okuma yazma bilmiyordur ya da çocukta zihinsel bir problem vardır. Bunlardan ilk ikisi ileriki yıllarda okuma yazmaya geçebilir ama genellikle ilk yıl başarılı olamazlar çünkü daha fazla ilgi ve çalışma gerekir bu da okuldaki kısıtlı zamanda -evden de yardım almadığı için- pek mümkün değildir. Zihinsel bir problem varsa da profesyonel bir yardım almak .

Bazı çocuklarda verilen ses ve sözcükleri ezberliyorlar o zaman iş biraz zor tabi. Başta ezber olsa da mantığını kavratmak gerekiyor. Yoksa öğrendikleri her sözcüğü ezberlemek çok zor . Önce sesi tanıyacaklar, okuyacaklar; sonra yazacaklar ve en son da öğrenilen sesleri birleştirip okuyacaklar. Okuma yazma öğretiminde en önemli aşama öğrenilen sesleri birleştirmektir. Sesleri birleştirmeyi öğrenen çocuk okumayı başarır. Yazması içinde bol bol bakmadan yazma,dikte çalışması yapmak gerekir. Öğrenilen ses ve sözcükler tekrar tekrar okutulduktan sonra önce bakarak yazma çalışması ve en son olarak da bakmadan yazma çalışması mutlaka yaptırılmalıdır. Sesleri birleştirerek okuyan ve bakmadan yazabilen öğrenci artık okuma yazmayı başarmış demektir. Bundan sonra bol bol okuma yazma çalışması yaparak okumanın hızlandırılmasına çalışılmalıdır. Çocuklar okuma yazmayı yeni öğrendiklerinde tekrar yaptırmak çok önemlidir. Yeni öğrenilen bilgiler çok çabuk unutulabilmektedir. Zaman zaman velilerimiz çocuğum okuma yazmayı öğrendi diye okuma yaptırmayı ihmal edebiliyor. Bu durumda çocuklarda gerilemeler oluyor. Okuması hızlanmayabiliyor. Her gün düzenli olarak okuma yazma çalışması yaptırmayı unutmayın. Yoksa yaptığınız tüm çalışmalar boşa gidebilir. En baştan itibaren düzenli olarak okuma yazma çalışmasını ihmal etmeyin.

Okumaya geçen çocuklara bol bol tekerlemeler okutun. Bu dönemde çocuklar uzun yazılar okumaktan memnun olmazlar. Okudukları parçaları çok kısa olması önemlidir. Bunun için en uygun okuma materyalleri hem kısa hem de eğlenceli olan tekerlemeler, şiirler ve bilmecelerdir. Çocuklar bunları eğlenerek okur ve çok çabuk ezberlerler. Bu da okumalarını hızlandırmada önemlidir. Bu dönemde okunacak hikayeler de bol resimli, az yazılı ve büyük puntolu olmalıdır. Dil ve anlatımı da çocukların seviyesine uygun basit, anlaşılabilir olmalıdır. Okunan hikayeler mutlaka anlattırılarak çocuğun anlatım yeteneği de geliştirilmelidir. Bu arada kitaplardaki resimler de anlattırılmalı,kitapta yazanlarla ilgisi olup olmadığı sorulmalıdır.

Okuma yazma öğretiminde velilerimizin en çok dert yandığı konulardan bazıları da şunlar oluyor. "Çocuğum çok çabuk sıkılıyor?, Ders yapmak istemiyor? ,Ders yaparken çok zorlanıyor ve ağlıyor? Ne yapmalıyım?

Çocukları çok bunaltmamak gerekiyor aslında .
Bu dönemde çocuklar yaşları gereği en çok oyun oynamayı seviyorlar. Ama gerek okulda, gerekse evde okula başladıklarından itibaren o kadar çok dersle meşgul ediliyorlar ki bu onları çok sıkıyor. Düşünün okullar açılmadan 1 ay öncesine kadar diledikleri gibi oynayabiliyorlar, istedikleri gibi çizgi film izleyebiliyorlardı. Okullar açıldı ve çocuklar çok daha farklı bir dünyayla tanıştılar. Tabi bazı çocuklar anaokuluna gittikleri için daha kolay adapte olabilirler. Ama inanın onlar bile bocalıyorlar. Anaokulunda bol bol oyun oynuyor, şarkılar söylüyor, resim yapıyorlardı. Yeni bilgilerde öğreniyorlardı tabi ama bu 1. sınıftakinden daha farklıydı. Şimdi ise 1.sınıfa başladılar. Okuma yazma öğrenmeleri gerekiyor. Bu da çok kolay ve çok çabuk olacak bir iş değil. Büyük bir olay çocuğun yaşamında. Bu dönemde velilerimiz sabırlı olurlarsa ne yapmaları gerektiğini bilirlerse çok daha kolay atlatılabiliyor. Veliler çocuklarını tabi ki bu dönemde yalnız bırakmayacaklar. Ödevleri, çalışmaları beraber yapacaklar. Ancak bazı velilerimiz çocuğu çalıştırırken ille de öğreneceksin diye çocuğu zorlayabiliyorlar. Ama çocuk her gösterileni hemen öğrenemeyebilir. Ona zaman tanıyın. Bugün beraber çalıştınız ama hala öğrenemedi olsun yarın yine çalıştırırsınız. Yarın yine olmadı olsun öbür gün yine çalışmaya devam. O zaman öğrenene kadar çalıştırmaya devam ama kızmadan, bağırmadan elbet bir gün öğrenecek, demek ki zamanı gelmemiş diyerek...Çocuktaki çok ufak bir ilerlemeyi bile görerek "Aferin bak biraz daha dikkat edersen olacak. Biraz daha çalışırsak başaracaksın." gibi cümlelerle en ufak ilerlemeleri çocuğa göstererek onu heveslendirmek gerekiyor. Yoksa "Hala okuyamıyorsun. Sen hiç okuyamayacaksın." gibi sözler söylersek çocuk başarılı olamayacağını, ne yaparsa yapsın okuyamayacağını düşünür ki bu durumda çalışma isteği tamamen bitebilir. Onu güzel sözlerle ödüllendirmek; kızıp, bağırmaktan çok daha etkili bir yöntemdir. Çocuğun üstüne gereğinden fazla düşerek onu bunaltmak hiç doğru değil. Bu tür bir davranış faydadan çok zarar verir. Çocukların okuma yazmadan soğumalarına neden olur . Çocuklara ders yaparken sıkıldıklarında ara vermek gerekir. Uzun süre ders yaptırmak yanlış bir tutumdur. Kısa kısa aralar vererek çalışma yaptırmak çok daha iyidir. Aralarda da sevdiği, istediği bir şeyler yapmasına izin vermek gerekir. Çocuklara okuma yazma öğretirken oyunlardan da yararlanmak gerekiyor. Oyun şeklinde eğlenceli çalışmalar yaptırılabilir. Çocuklar okulda 6 dersin büyük çoğunluğunda okuma yazma çalışması yapıyorlar . Bir de eve geldiklerinde anneler başlıyor saatlerce ders çalıştırmaya. Çocuklarda sıkılıyorlar tabi ki. Kendinizi bir de onun yerine koyun ve düşünün durumlarını. Okuldan geldikten sonra biraz çocukları serbest bırakmak gerekiyor. Oyun oynamaya ve dinlenmeye yeterli zamanı verdikten sonra çalışmaya başlamalıdır. Ne zaman çalışma yapılacağına önceden çocukla beraber karar verilmelidir. Çocuk neyi ne zaman yapacağını bilmelidir. Bu şekilde çocuğa ders çalışma disiplini de kazandırılmalıdır. Böylece çocuk planlı ve programlı olmayı da öğrenir. Bu ileriki yıllarda da devam ettirilmelidir. Böyle bir tutum okul başarısını olumlu yönde etkileyecektir. Sizde sürekli "Ders çalış. Dersini yap." demek zorunda kalmazsınız. Bu durumda çocuk ne zaman ders çalışacağını bilir.


VELİ ÖĞRENCİ İÇİN NE YAPMALI (24 Tavsiye)

1. Planlarınızı Paylaşın: Düzenli olarak yaptığınız aile toplantılarında, çocuğunuza model rolünde bir ebeveyn olarak kendi planlarınızdan bahsedin. Aktiviteler planlaması için yardımcı olun ve ders çalışma programının aralarına aile toplantıları koyun.

2. Kitap Okuma Saatlerinin Kaydını Tutun: Yatay eksende haftanın günlerinin yazılı olduğu bur grafik tutarak çocuğumuzu okuma konusunda motive edebilirsiniz. Çocuğunuzun en sevdiği kitaptan her akşam kaç sayfa okuyacağı konusunda hedef belirlenmesini sağlayın ve grafiği nasıl işaretlemesinin gerektiğini öğretin. Bu şekilde her gün okuduğu sayfa sayısının arttığın göreceksiniz ve daha da önemlisi çocuğunuza bu ilerlemesinden dolayı övdüğünüz zaman yüzündeki ışıltıyı sizde fark edeceksiniz.

3. Problemlerine Yardımcı Olun (Sorunlarıyla İlgilenin): Çocuğunuzun okulda sürekli tekrar eden bir problemi olduğunda, çocuğunuzun öğretmeniyle konuşun ve problemi çözmek için planlar yapın. Buna rağmen sorun hâlâ devam ediyorsa, çözülmemişse ilerlemesine engel olan belirli bir öğrenme problemi olup olmadığını anlamak için bir test uygulayın.

4. Dinlenme Metodlarını Öğretin: Eğer çocuğunuz sınav olurken panikliyorsa, ona küçük bir dinlenme, rahatlama tekniği öğretin. Önce, karnından yavaş ve rahat nefes almasını söyleyin. Daha sonra, nefesini verirken fısıltıyla D-İ-N-L-E-N demesini söyleyin. Çocuğunuza gerginliği ve vesveseleri arttığında bu yeni metodu uygulaması için cesaretlendirin. Bunu aynı zamanda siz de uygulayabilirsiniz.

5. Sınavlarda Kendime Güvenmesi Gerektiğinin Tahşidatını Yapın: Bazı çocuklar herhangi bir sınava tam olarak hazır olduklarını hissetmek için aşırı çalışma ihtiyacı duyarlar. Eğer sizin çocuğunuzda bu kategorideki çocuklardan biriyse, sınav gününden günlerce önce tekrar etmesini sağlayan, makul bir ders planı hazırlamasına yardımcı olun. Çocuğunuzun kendine güvenini kuvvetlendirecek uygulama sınavlarına girmesini sağlayın.

6. "Araştır, Sor, Oku, Anlat, Tekrar et" Metodunu Çalışma Aracı Olarak Kullanın: Sayısal sözel veya herhangi bir ders ile alakalı bir konuya çalışmaya başlamadan önce, çocuğunuza önce o konunun genel olarak ne hakkında olduğunu anlaması için araştırması gerektiğini, daha sonra konudaki başlıklar hakkında kendi kendine sorular üretmesi gerektiğini, bir sonraki aşmada bu sorunlara verilen cevapları okumasını, daha sonra verilen bu cevapları kendi kendine anlatmasını ve en son olarak da bütün öğrendiklerini tekrar etmesi gerektiğini öğretin veya sağlayın.




7. Televizyon İzleme Vaktini Sınırlayın: Çocuğunuzun her hafta kaç saatini TV önünde geçireceğine karar verin. TV rehberinden, programları ve showları çocuğunuzun önceden seçmesini sağlayın. Uygun zamanlarda tekrar izletmek için özel programlar kaydedin.

8. Aile Olarak TV'den Uzak Kalmayı Planlayınız: Yılda bir hafta TV izlemeyin. Bu süre daha zevkli işlerin yapılmasına ve yeni şeylerin öğrenilmesine vesile olabilir.

9. Çocuğunuzla Beraber TV İzleyin: Programın içeriğini çocuğunuza açıklayın. Çocukların gerçek ve hayali ayırt etmelerine yardımcı olun. Reklamları tartışın ki çocuğunuz bilinçli bir tüketici olabilsin.

10. Beraber Okuyun: Bütün ailenin aynı anda katılabileceği bir okuma saati ayarlayın. Çocuklar, anne-babalarını okurken görmeye ihtiyaç duyarlar. "Söylediğimi yap", ifadesinin "Yaptığımı yap" kadar etkili olmadığını unutmayın. Okuma kelime dağarcını arttıracaktır ve sohbetleri zevkli hale getirecektir.

11. Öğretici Oyunlar Oynayın: Bekleme zamanlarında ve diğer boş vakitlerde, çocuğunuzun düşünmesini harekete geçirmek için aklınızda bir oyun hazır olsun. Twenty Question (20 soru), Categories (sınıflar) ve I Spy (casusluk yaparım) sınıflandırma becerilerini ve yöntemini öğretir. En erken yaşlardan başlayarak, çocuğunuzun aletlerin çalışma şeklini, kavramları ve çevresindeki nesnelerin özelliklerini anlamasının nasıl geliştiğini gözlemleyin.

12. Mantıklı Hedefler Belirleyin: Bir çocuk için C'den A'ya derece atlamak imkansız gibi görünür. Her seferinde çocuğunuzun her gece çalışması için destekleyin ve gösterdiği çaba için her gün onu tebrik edin. Gelişmeyi göreceksiniz.

13. Soruları Cevaplayın: Öğrenme, saat 3'te bitmez. Soruları öğrenme deneyimine çevirin. Eğer çocuğunuzun sorunlarının cevabını bilmiyorsanız bir kaynak kitaba baş vurun. Bir gezi planladığınızda önce biraz ev ödevi yapın. Beraber gideceğiniz yerin tarihini araştırın. Görülmeye değer yerlerin listesini yapın ve bu yerin neden önemli olduğunu bulun.

14. Matematiği Gerçekçi Yapın: Çocuğunuz, gerçek yaşam durumları yansıtan kelime problemine sahip olduğunda, gerçek araçları kullanın. Oturma odanızı adımla ölçün. Belli bir hızla gidilirse, büyükannenin odasına gitmenin ne kadar süreceğini hesaplayın. Matematiği gerçek hayatta ilişkilendirmek, çocuğunuzun öğrenme için ilkeleri ve sebepleri anlamasını kolaylaştırır.

15. İyi Bir Dinleyici Olun: Çocuğunuzun, size her gün okumasını sağlayın. Onu sadece yanlış okuduğu kelimeleri düzeltmek için dinlemeyin. Biriyle bağlantılı kavramlar hakkında o durumda karakterlerin başka neler yapmış olabileceği hakkında, daha sonra ne olabileceği hakkında konuşun. Çocuğunuzun, benzer temalarda okumuş olduğu hikayeleri hatırlamasını ve onları karşılaştırmasını sağlayın.

16. Birlikte Sesli Okuyun: Çocuğunuz okumaya başladıktan sonra ona kitap okumayı sürdürün. Şiir ve klasiklere de yer verin ve çocuğunuza okutturun. Sizin çocuğunuza okuduğunuz kitapların çoğu daha sonraları en sevilen ve tekrar tekrar okunan kitaplar arasında yer alır.

17. Okul İşlerinde İstekli Olun: Çocuğunun gittiği okulun faaliyetlerini destekleyen velilerden olun. Özel durumlarda okulda bulunacak telefon konuşmalarında bulunarak okula yardımcı olun. Çocuklar anne ve babalarını okulda görmekten çok hoşlanır. Ayrıca okulun sizin yardımınıza ihtiyacı var.

18. Öğretmenlerle Konuşun: Çocuğunuzun öğretmeniyle görüşmek için bir sorun çıkmasını beklemeyin. Diyalogu ilk günlerden başlatın ve devam ettirin. Okulun ve öğretmenlerin yaptığını takdir etmek, bunu onlara hissettirmek çok önemlidir. Ufak bir teşekkür pek çok yol aldırır. Öğretmenlerin de olumlu tepkilere ihtiyacı vardır.

19. Konuşmayı Genişletin: Küçük çocuklar konuşmaya başladığı zaman onlara baş sallayarak yada tek kelimelik cevap vermeyin. Çocuğunuzun kelime dağarcığını genişletin ve onları düşünmeye sevk edecek cevaplar verin. Sonraları, çocuğunuzun uzun cümleler kurmasına ve düşüncelerini detaylarıyla açıklamasına yardımcı olun.

20. Çok Pratik Yaptırın: Mükemmellik amaç değildir. Büyüklerle kurulan en küçük bir diyalog, oyunlarda rol alma gibi faaliyetlere çocuğunuzun pratik yapmasını sağlayacaktır.

21. Her gün Matematikle Uğraşın: Çatalları saydırarak, kurabiyeleri toplatarak, malzemelerin ölçülerini verdirerek, termostatı ayarlayarak vb. çocuğunuza matematiğin önemini sezdirin.

22. Okul Takip Çizelgesi Tutun: Çocuğunuzun her yıl çalışmasını gösteren bir çizelge belirleyin ve böylece onun neleri öğretmekte olduğunu anlayabilirsiniz. Bu şekilde sık sık tekrarladığı hataları ya da dikkatsizlikleri saptayarak gerektiği zaman bu çizelgenin size yardımcı olmasını sağlayabilirsiniz.

23. Okul Çalışmalarını Sağlayın: Çocuğunuz okulda olamadığında ev ödevlerini gözardı etmeyin. Çocuğunuzun ödevlerini düzenlemesinin önemli bir yeri vardır. Bu çocuğunuzun çalışmalarını saklı tutmasına ve hergün sınıfta olanların önemli olduğunun sizin tarafınızdan bilinmesine yardımcı olacaktır.

24. Ev Ödevi Planı Yapın: Çocuğunuza ödevlerini yapması için iyi bir ışık ve aydınlatma sağlayın. Düzenli bir zaman ayarlayın. Çocuğunuzun yaptığı ödevleri zamanında ve doğru biçimde övün.


ÇOCUĞUN OKULDA BAŞARILI OLMASI İÇİN NE YAPMALI



Çocuğunun okulda başarılı olmasını isteyen veliler ne yapmalı?

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Meslek Yüksek Okulu Halkla İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof.Dr. Hüdaverdi Adam, çocuğunun okulda başarılı olmasını isteyen velilerin, ödevi kendileri değil çocuklarına yaptırmaları gerektiğini söyledi.

Adam, Türk toplumunun ekseriyetinin koruyucu ve himaye edici bir yapıya sahip olduğunu belirterek, bunun bir sonucu olarak velilerin çocuklarının ödevlerini kendileri yaptıklarını dile getirdi. Ödevin okulda verilen dersin öğrenci tarafından anlaşılıp anlaşılmadığının bir kontrolü olduğunu ifade eden Adam, "Eğer öğrencinin ödevini 'Çocuğum üzülmesin, zorlanmasın' diye veli yaparsa aslında çocuğuna kendi eliyle kötülük etmiş olur." dedi.

Çocuğun ödevine hiç karışmamak, hiç ilgilenmemek ne kadar yanlışsa ödevi velinin yapmasının bir o kadar yanlış olduğunu kaydeden Adam, şu tavsiyelerde bulundu: "Bırakın ödevini çocuğunuz kendisi yapmaya çalışsın. Müdahale etmeyin. Ödevini bitirdikten sonra kontrol edin. Yanlış yaptığı soruları yeniden gözden geçirmesini isteyin. Yine yanlış yapmışsa onun anlayacağı bir dilden örnekler vererek sorusuna doğru cevabı bulmasını sağlayın. Ama hiçbir zaman kağıdı kalemi alıp ödevi kendiniz yapmayın. Eğer sıkça böyle yaparsanız çocuğunuzu ödev yapmaktan da soğutmuş olursunuz."

Çocuğun başarılı olmasında güçlü bir etkeninde ona sevgi ve şefkatle yaklaşılması olduğunun altını çizen Adam, ancak bunda aşırıya kaçılmamasını önerdi. Adam, "Çocuğuna karışı sevgi ve ilginizi dengeli bir şekilde ortaya koyun. Baskıcı, azarlayıcı bir tutum takınmayın. Bir rehber gibi davranın. Sadece denetleyen değil, destekleyen bir anne baba olun" dedi.





 
 
İçeriğe dön | Ana menüye dön
Free Web Hosting